İzleyiciler

Cumartesi, Aralık 31, 2005

Mutlu Yıllar


Bu yılda da her yılda olduğu gibi mutlu günler olacaktır, hüzünlü günler olacaktır. Herzaman hayatın tadını almanız, size gözkırpan yıldızları görebilmeniz, gökkuşağının farkına varabilmeniz, denizin kokusunu duyabilmeniz, hayatınızda bir kez olsun bir kedi yavrusuyla uyuyabilmenin mutlulğunu duyabilmeniz, sevgiyi ise hiç es geçmemeniz dileğimle herkese mutlu yıllar...Küçük kavgalar büyük dostlukları incitmesin, yüreklerde büyüyen aşk karşılıksız kalmasın, sevdiklerimiz bizden hiç ayrımasın. İllaki de birşeyler sonlanacaksa, özlemler kavuşarak, yalnızlıklar paylaşarak, gözyaşları sevinçle sonlansın.Kaybedilse bile umutlar içimizde yenileri doğsun!
Ve yeni yıl herkese UĞUR getirsin. (Anneannem telefonda benim için öyle dedi :))

Perşembe, Aralık 29, 2005

Tatsızlık

Birşeyi illa ki abartıp saçmalıyor insanoğlu. Özel günlerde gidilecek yer konusunda tartışıyor birbirini kırıyor. Yılda bir kere izne çıkıyor, tatili o kadar güzel geçsin istiyor ki keyfini kaçıran herşeye sinirleniyor, tatili berbat geçiyor. Yılbaşı gecesi bir sürü para verip lüks bir otele şıkır şıkır giyiniyor ama etrafa böbürlenmekten yaşayamıyor. Zorlama eğlence, kutlama mı olur? En güzel yılbaşı gecelerim ailemin yanında, üstümde pijamalarım, kafamda noel baba şapkam, onikide aileme sarıldığım geceler olmuştur. Tombala da oynarız:) Tamam arkadaşlar son senemiz, birlikte olalım dedik. Buz gibi havada sıcacık evden, ailemden geçip dışarı çıkmayı kafama koymuştum. Ama son senemiz diye o kadar dillendirip özendik ki aramız açıldı, üstelik herkes başka yerde kutlasaydı, birbirine sadece mutlu yıllar mesajı çekseydi böyle de olmayacaktı! Önceki seneler en uyduruk yerlerde deli gibi eğlendikte şimdi ne oldu? Zorlama olmuyor hiçbirşey, akışına bırakmalı herşeyi. Aniden gittiğin bir gezi çok büyük mutluluk verebiliyor, uzun organizasyonlar inadına aksilik çıkarıyor. Bir de biraz özgür olacaksın, karşındakine açıklamaya çalışmayacaksın kendini...İstediğin yere kimseyi beklemeden gideceksin. En iyi kararlar en özgür olanlardan çıkıyor. Zorlamayacağım kendimi...Televizyonun karşısında Serpin'le oturabilirim bütün gece...Tatsızlıkların çıktığı konunun eğlence olması ne komik bir tezat!

Çarşamba, Aralık 28, 2005

Serpin

Serpin(benim minik kedim), ellerime hayat hikayesini yazıyor. Sağ el, başparmağının altındaki yazı, banyodan nefret ettiğini, sol el başparmağımın altındaki de tırnaklarının kesilmesinden nefret ettiğini anlatıyor. Yanıma gelip onları yalaması da beni ne kadar sevdiğini...Ellerime hayat hikayesini yazıyor. Belki kalıcı olmak istiyor, kimbilir? Haberiniz olsun bu kediler günlükte tutuyor! İyki varsın Serpin! Yeni yıl hediyem benim. Nasıl bu kadar çabuk alnıma yazıldın? Bir de yetmiyormuş gibi ellerime yazdın kendini:)

Özür

Alttaki yazımı şefkatle kınıyorum. Keskin cümlelerden bahsederken biraz zehir akıtmışım...Ama anlaşılmadığını düşündüm, üzüldüm belki biraz kızdım. O kadar da olur ama değil mi? Napayım bana gelen beyaz meleği çok sevdim...İyki hayatıma girdi ve umarım mutlu oluruz: O, ben, sevdiğim herkes...

Salı, Aralık 27, 2005

......

Korunmak istemiyorum, yaşamak istiyorum...İçimi kirletmeye çalışıyor dünya, insan... belki burda yaşamanın kuralı böyle diye, acı çekmeyeyim diye...İçimi acıtabilirsiniz ama kirletemezsiniz. Keskin cümlelerinizden de sizden de sıkıldım artık, ben yalnızım zaten yanımda olmaya çalışmayın, olamazsınız. Yanımdaymış gibi de yapmayın...Anlamıyorsanız ve dinlemiyorsanız sevginize de inanmıyorum. Keşke hepinizi bu kadar çok sevmeseydim.

Cumartesi, Aralık 24, 2005

Mutsuzluk...

Kendini neden sürekli hırpalar insan, neden yetinmez, neden dinlemez? Hayattan çok şey bekleyip, hiçbir güzelliği görmemek düpedüz mutsuz olmayı istemektir. Mutsuzluk ise var olsada içte; kimseyi dinlememek, kesin cümleler kurmak, telefonu birinin yüzüne kapatmak, yalan söylemek acizliktir...Ne garip ki insan bunları yapınca kendini güçlü hisseder. Acı çekmek başka şey, mutsuzluk başka...Kendi mutsuzluğunu kendin yaratırsın!

Cuma, Aralık 23, 2005

Zaman Geçerken

Sevdim...bu küçük kenti, burda yaşadıklarımı, burda paylaştıklarımı, burda sevdiklerimi, burda tanıdıklarımı, feneri, yaz tepeyi, ilkbahar günlerinde sahildeki kalabalığı, donduran soğunu, martılarını, balıklarını, iskelesini, denizini, burdaki özgürlüğümü, havasını, suyunu, deniz kenarında yediğim simiti ... SEVDİM...Kim ne derse desin...Zaman geçti gitti su gibi...Büyük sevgiler sığdı bu küçük yere...Nasıl çekip gideceğim diye düşünmekteyim!

Pazartesi, Aralık 19, 2005

Rüya

"Ya kabustur rüyanız, yeni güne şükrederek uyanırsınız; ya da rüyaymış rüyanız, yeni güne üzülerek uyanırsınız"
Rüyaymış...

Pazar, Aralık 18, 2005

Yağmur yağarken

Yağmur yağıyor. Sabahın üçbuçuğunda ve yine aynı sessizlikte, kafamdan geleceğe, geçmişe, şimdiye dair bir çok düşünce geçerken camı açıp toprak kokusunu içime çektim. Gecenin sessizliğinde uğuldayan yağmur sesi iyi geldi kaygılarıma, hüzünlerime, çözemediğim düğümlerime... İçim mutlulukla, umutla doldu. Eğer yaşamı hissedebiliyorsa, sessizlikte ve yalnızlıkta da mutlu olmayı başarabiliyor insan. Gök gürültüsünden ise hiç mi hiç korkmuyor!

Cuma, Aralık 16, 2005

Terkeden

Kimdi giden kimdi kalan
Giden mi suçludur herzaman?
Ne zaman başlar ayrılıklar
Dostluklar biter ne zaman

Her geçen gün bir parça daha
Aldı götürdü bizden
Aynı kalmıyordu hiçbir şey
Değişiyordu herşey
kendiliğinden

Artık çözülmüştü ellerimiz
Artık bölünmüştü yüreğimiz
Birimiz söylemeliydi bunu
Ötekini incitmeden

Kimdi giden kimdi kalan
Aslında giden değil
Kalandır terkeden
Giden de
bu yüzden gitmiştir zaten

Murathan Mungan

Sustuk


İstediğimiz kadar konuşmayalım.Bu suskunluk çözmeyecek hiçbirşeyi çünkü görüyorsun sana söylemediklerimi...Duymasan da! Konuşulmayacak kadar ortada belki herşey ya da en azından eskilere, dost olduğumuz günlere dokunmayalım diyoruz.Ama olmuyor, oyunu bozuyoruz! Yolda yürürken herkes gibi seni de gözden kaçırmak istiyorum ya da arkamı dönüp baktığımda bakışlarına yakalanmamak! Artık inancım yok seninle bir ana bile...Susalım susabildiğimiz yere kadar,çözülmesede dolanmaz belki herşey.Konuştuğumuzda ise ben gidiyor olacağım!

Salı, Aralık 13, 2005

Ateş

Ruhuma dokunabilir bir kedi yavrusu, mırıl mırıl boynumda; ruhuma dokunabilir bir tohum bir tomurcuk; günün batışı eşlik edebilir hüznüme; Sezen'in bir şarkısı dile getirir yalnızlığımı, canlar paylaşır; dalgalar bilir ne denli sabırlı olduğumu; dost anlar halimden... kendi içimde o aradığım ateş! Yakmasını bilmek gerek...

Bitmese...


Sevdiklerimle geçirilen anların bitişi hep zordu benim için, hala da zor...Gitmek,unutmak ve uğurlamak gözlerime buğu düşürür her seferinde; yapamam geri dönerim.Her başlangıç yeni bir mutluluk, her bitiş yeni bir hüzün...Bitmeden başlamıyor biliyorum fakat ben 'merhaba' kelimesini seviyorum.Bugün bıraktığım yerlere birgün tamamen döneceğim.Buraları, bu denizi, bu feneri, yaşanan aşkları, bölüşülen simitleri unutmak mümkün olmasada birgün bitecek.Ve ben bu sabah gözyaşlarımı silerek ayrıldığım yere; yeniden kavuşmanın mutluluğuyla ve belki de biraz arkamda bıraktıklarımın hüznüyle geri döneceğim...

Pazar, Aralık 11, 2005

Koşulsuz Sevgi


Can'ımın yanında İstanbul'dayım. Çengelköy'de ziyaretteydik bugün ve birçok güzelliği birarada gördüm, yaşadım. Ev o kadar sıcaktı ki, evde o kadar çok sevgi vardı ki, ne üşümek söz konusuydu, ne de ilgisiz kalabilmek o sevgiye! Tıpkı canımın evinde de olduğu gibi. Evin her köşesinde oyun oyanayan, en çok sevilmekle, sevgiyle yaşayan kediler, rûhuma daha da çok sevgi ekledi sanki ! Bizdeki altı sevgiye ikisi daha eklendi bugün. Ben de iki gün de olsa onlarla bu sevgiyi paylaşacağım bu sıcacık evde. Kimsenin arayıpta bulamadığı koşulsuz sevgi, yumak yumak şefkat olan bu evde olduğum için şükürler olsun...

Pazar, Kasım 13, 2005

Yaşama Dair

yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan,
sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile,
mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde
ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

Nazım Hikmet RAN

Pazartesi, Kasım 07, 2005

Bursa'da Zaman


Akıyor "Bursa'da Zaman" su gibi, şöyle bir etrafına bakamadan ve bitiveriyor O'na ayrılan saatler, vakitler eski bir ayrılık şarkısını çalarken... Yine geleceğiz Bursa ve yine görüşeceğiz.

Salı, Kasım 01, 2005

Merhaba



Yapılacak hiçbir şey kalmasa da;
Hiçbir şey arzuladığın gibi olmasa da;
Beklediklerin umduğun gibi çıkmasa da;
Gene de amacın, amacın olmalı : YAŞAMAK!
Sevdiklerin seni yüzüstü bıraksa da;
Duyup gördüklerinden dehşete kapılsan da;
Hayallerinin tümü bir anda yıkılsa da;
Gene amacın, amacın olmalı : YAŞAMAK!
Y A Ş A M A K !
Yüzyüze, teketek, acılarla : YAŞAMAK!
Başka neden beklemeden : YAŞAMAK!
Yaşamı sadece severek : YAŞAMAK!