Ne garip duygularla geçiririz şu doğumgünlerini...
Alınganlığın diz boyu olduğu günlerdir. Gece onikide uyuyacak olsan bile telefonunu açık tutarsın, saati kollarsın ara sıra, yalnızsan birilerini istersin yanında. Hediye almak hem mutlu hem mahçup eder seni, ne diyeceğini bilemez kekeler kalırsın. Hem hüzünlü hem mutlu geçer şu doğumgünleri, mesela çok hassaslaştığın için sim kartını kaybettiğine bile ağlayabilirsin:) Bazen hiç beklemediğin birinden mesaj alırsın, bazen gözünün içine baktığın kişi unutur gider tarihi...ki komik olan haddinden fazla üzülüp aynı zamanda fazla da sevinirsin doğumgününde bir de belli etmessin:) Yanında olmak isteyip olamayanları düşünürsün, hep biryerlere yakınken aynı zamanda bir yerlere de uzak olduğunu, uzaktan duyduğun bir sesin hüznünü ve sevincini, ara sıra unutabildiğin ama seni hiç unutmamış birilerini, hafızasına hiç seni almamış birilerini, seni mutlu etmek için çırpınıp duranları bir bir düşünüp anarsın...Herkesi anarsın doğumgününde, sanki senin hatırlanma günün değil de sevdiklerinin günüdür:) Anlarsın ki insan istese de yalnız olamaz...sevmeye ve sevilmeye muhtaçtır...
Yirmiki sene önce ayın yirmiikisinde bir mayıs sabahına gözlerimi açtığımdan beri beni düşünen, seven, bu dünyada yalnız bırakmayanlara ve dostlarıma sesleniyorum "sizi çok seviyorum" ve bu sevgiyle hayatımı güzel kılıyorum. İyi ki doğmuşum da sizlerle sevgiyi tatmışım. Bizim için güzel dileklerimi ise içimden diliyorum:)))