İzleyiciler

Pazartesi, Eylül 11, 2006

Bir evin tek insanı olmak

Yalnızlığa alışmıştı yüreğim bir zamanlar...Aslında yalnızlık diye birşey yoktu, ekmeğini bana bölen güler yüzlü dostlarım vardı herzaman...Ama bir evin bir insanı olmaktan bahsedecek olursak, zor günler vardı. En çok kendine kızınca istemessin yalnızlığı, biri hafifletmelidir kendine kestiğin cezayı, herzamanda o dost kapısını çalmassın ya bazen de uğraşırsın kendinle...Kavganı edersin başını koyduğun yastıkla! Sonra zaman geçtikçe; rüzgarın çıkardığı seslere, üst komşunun tıkırtılara, birdenbire duvarda duran tablodan ya da sandalyeden gelen çıt sesine nasıl duyarsızlaşıyorsan; kendinden gelen sesleride duymamaya alışıyorsun. Tabi hayattan ne istediğini, ne beklediğini değil! Kendini rahat bırakmayı öğreniyorsun, ne yaşarsan yaşa sabırla beklemeyi...İnsanları kırarsan bu sessizliğin hep süregeleceğini düşünüyorsun. İnsanlara manevi bağlılığın daha çok oluyor ama kimse seni kurallarıyla zincirleyemiyor! Evde çok sustuğun için dışarda biraz fazla konuşuyorsun, bu çok komik insan kendini illa dengeliyor. Daha dikkatli ama tüm yükün üzerinde olduğu için asabi, daha pozitif ama sağlamcı oluyorsun. Yalnızlık denilir mi benimkisine bilmem ki? Bir sürü gerçek dostum fakat kendimle daha çok yaşadığım bir hayatım vardı...O evle çok sırrımı paylaştığımı düşünüyorum, zaten arkadaşlarımla seslerim yankılanıyordur boş evin duvarlarında şimdi...Sabahları ilk derse geç kalırdım, yalnız olunca kimse zorla dürtüp uyandıramıyor sonra bütün gün ve gece arkadaşlarımla geçirdikten sonra gene mümkünse evime gelirdim( son sene hariç, çünkü son sene bir türlü dostlarımdan ayrılamadım:)). Bunada yalnızlık denir mi bilmem ama bir evin tek insanıydım işte:) Zordu bazen çok zordu ama öğreneceklerim vardı yalnızlıktan ki yaşadım...Şimdi mutluyum yeni evimde ve yerimde fakat eski yerimide, evimide hep seveceğim, evde yalnız kaldıysam da:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlar